Yalan Habere Nasıl İnanıyoruz?
İnsan beyni için en karmaşık yapı olarak bahsedilse de sizlere 4 teoriyle insanın yalan habere nasıl kandığını en sade yoluyla anlatacağım.
Başroldeki Teorilerimiz: 1.Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi, 2. Teknolojik Belirleyicilik Kuramı, 3. Minimal Etki Kuramı ve son olarak Gündem Belirleme Teorisi…
1. Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi
Bilişsel uyumsuzluk teorisi 1957 yılında sosyal psikolog Leon Festinger tarafından oluşturulmuş ve sosyal psikoloji tarihinin en etkili teorilerinden birisi kabul edilmektedir. Bu tutum değişikliği bireyin; duygu, davranış, düşünce ve başka insanlardan nasıl etkilendiğini açıklayan sosyal psikoloji kavramının temel konularını anlatan tutum değişikliğidir. Bireyin bir konuya karşı olumlu ve olumsuz tutuma sahip olması ile açıklanmaktadır (Maio, Haddock ve Verplanken, 2018).
Bilişsel uyumsuzluk oy verme, araba alma, sigarayı bırakma gibi her kararın içerisinde olmaktadır. Bu konudaki önemli nokta bilişsel uyumsuzluk olması için bazı koşulların ortaya çıkması gerekmektedir. Bunlar kararın özgür iradeyle alınmış olması, geri alınamaması veya iptalinin mümkün olmaması ve kişi için önem arz etmesidir (Cummings ve Venkatesan, 1976, s. 307). Tam tersi durumlarda alınan kararın kişinin kendisi vermemişse, iptal etme, iade etme veya kararı geri çekme opsiyonu mümkünse veya kişi için önemsiz bir konuysa bilişsel çelişki teorisi ile mümkün gözükmemektedir.
2. Teknolojik Belirleyicilik Kuramı
Kitle iletişim araçları, gelişen teknolojinin de etkisiyle toplumsal yapıyı nasıl etkilediğini açıklayan kuramın adı teknolojik belirleyicilik kuramıdır. İletişim teknolojisi düşüncenin, bilincin, insanın aklının uzantısıdır. Mcluhan’ın (1965) medya araçları yüzünden bireyin algısının ve yaşama biçiminin farklılaştığını söylemektedir. Bu farklılaşmayı inceleyen bir diğer kişi olan Keyes’da (2017) iletişim teknolojileriyle yalan olgusunun birbirine karışmasını ve yalan söylemenin çok daha kolaylaşmasını araştırmaktadır (Keyes, 2017, s. 230–258).
3. Minimal Etki Kuramı
Minimal etki kuramı; medyanın, insanların daha önceden kabul ettiği eğilimlerini güçlendiğini söylemektedir (Klapper, 1957, s. 458; Yaylagül, 2016, s. 52–53). Bireylerin ait olmak istedikleri ortam ve gruplar kişilerin beğeni ve eğilimlerini şekillenmektedir. Birey, beğeni ve eğilimleri doğrultusunda medya araçlarını seçerek, takip ettikleri sayfa, kanaat önderi ve markaları algılamaktadır (Klapper, 1957, s. 467). Kişinin kendi görüş, fikir ve ideolojileri çevresinde gerçeği değil kendisiyle uyumlu görüşleri aramaktadır.
4. Gündem Belirleme Kuramı
Basının genellikle kitlelere ne düşünecekleri konusunda başarılı olmayabilir ama medyayı takip eden kişilere ne düşündüklerini algılatma konusunda oldukça başarılı olduklarını söylemiştir (Cohen, 1963, akt. McCombs ve Yüksel, 2001, s. 153). Gündem belirleme kuramı, medyanın toplumla paylaştığı haberleri kendi süzgecinden geçerek sunduğunu ifade eder. Hangi içeriklerin toplum için uygun olduğuna karar vererek haber tasarımında da ilk sayfaya bu haberi alarak okuyucu kitlesi üzerinde bu haberin en önemli haber olduğuna dair algı oluşturur. Haberin ilk sayfaya alınmasının yanında, başlık, haber başlığının puntosu ve fontu konusunda da oymalar yaparak yaratmış olduğu algıya katkı da bulunur (Yüksel, 2001, s. 25).
Gündem belirleme kuramı içerisinde güç kazanmak isteyen veya gücü kaybetmek istemeyen grupların sahip olduğu gündem, siyasi gündemi anlatmaktadır. Haberin önemi ve izleyici tarafından etki oluşturan ve etkilenen gündem ise medya gündemidir. Medyadan etkilenen ve kamu üzerinde karşılığı olan gündem ise de kamu gündemidir.
Kullanıcı Faktörünü Etkileyen Kuramların Kıyaslaması
Bu 4 kuram gerçek ötesi kavramı bireyin belirlemesi konusunda önemli bakış açıları sunmaktadır. Teknolojik belirleyicilik kuramı, iletişim teknolojileri sayesinde içeriğe ulaşma, haberleri değerlendirme gibi konularda nesnel olana değil öznel olana olan eğilimi açıklamaktadır. Mcluhan’ın (1965) teorisinde gelişen medya araçlarının insan hayatında bazı duyguların ön plana alınmasını sağlarken bazılarının ise arka planda kaldığını özetle açıklamaktadır. Klapper’ın (1957) minimal etki kuramı ise bireylerin sadece kendi görüşleriyle aynı paralelde olan fikir ve davranışları kabul ettiklerini anlatmaktadır. Gündem belirleme kuramı ise medyanın toplum algısı üzerindeki etkisini açıklamaktadır.
Bireyin, yalan haber karşısında olayın saf gerçekliği yerine öznelliği tercih etmesinin Festinger’in (1957) bilişsel çelişki teorisi, Mcluhan’ın (1965) teknolojik belirleyicilik kuramı ve Klapper’in (1957) minimal etki kuramı ile kullanıcı faktörünü açıklamaktadır. Gündem belirleme kuramı ise medyanın birey üzerindeki etkisini açıklasa da sosyal medya kanallarında yayılımda olan içeriklerin de gündemi belirleme etkisi bulunduğundan bahsetmektedir.
Teknolojik belirleyicilik kuramı bireyin hayatındaki gerçeklik algısını değiştiren, haber alma araçlarında farklılık sağlayan, ifade etme biçimini değiştiren modeli anlatmak amacıyla kullanılmaktadır. Teknolojik belirleyicilik kuramı gündem belirleme kuramına da destek sağlamaktadır. Klapper (1957), minimal etki kuramında insanların kendi görüş, fikir ve inançlarıyla aynı paralelde yer alan iletileri, mesajları; arama, paylaşma ve kabul etme eğilimini anlatmaktadır. Festinger’in (1957) kuramında bireyin gerçeğin ötesinde neler olduğunu anlatmak adına türemiştir.
Mecraların manipülasyon etkisi ile insan davranışlarını etkileyen kuramlar bir araya geldiğinde yalan haber için elektronik ağızdan ağıza iletişim süreci başlamaktadır. Elektronik ağızdan ağıza iletişimi birbirine güven duyan sosyal medya kullanıcıları arasında tetiklemektedir. Kişiler arası etki içerisinde güçlü bağ, homojen yapı ve güven bir araya geldiğinde yalan haberin etkisi güçlenmektedir.
Sonuç olarak birey en başından beri hegemonyanın dayattığı görüşün içerisinde yer almakta ve karşıt görüşü aslında hiç görmediği gibi kendi görüşüyle ilgili de eleştiri kabul etmemektedir. İnsan davranışlarını etkileyen kuramların içeriğindeki etkiler sebebiyle kendi görüşünün güçlenerek bireye geri dönmesiyle kendi fikrinin kalıtsal olması durumu ortaya çıkmaktadır.